29 Mayıs 2006

loooooong run

Geçen entry'lerin (bunun Türkçesine 'giriş' mi desek acep ¿) birinde geçmişin tozlu arşivine girip istatistik dersinden alıntı yapmıştım...bugün de karşıma Macroeconomics dersinden bir söz çıktı...internette gezinirken rastladım
''In the long-run we are all dead'' J.M. Keynes
Makro hocamız Emre Alper bir süre 'long-run' ile 'long run' arasındaki farkı ve 'tire'nin önemini anlatmıştı..tabi ki hatırlamıyorum...ama Keynes amcaya katılmamak imkansız..şöyle 2 kere 2 tadında birşeyler söylesinler canımı yesinler...ekonomi tarihi ve teorisi ile az buçuk ilgilililer bilirler ki ekonomide ekoller vardır: Neoklasikler , Keynezyenler gibi..birinin ak dediğine diğeri kara diyebiliyor...Ekonomi okuduğuma memnun muyum toplamda evet :)
+ >>> -
Derslerde çok defa düşünmüşümdür: Bu bir sosyal bilim !?!¿ ...bazı kesinlikler var ama birçok şeyi assume etmek sıkıcı...işi geyiğe döktüğümüz çok olmuştur...ama demokrasideki gibi seçme hakkın var..''ben olaya ......ler gibi bakıyorum. Bu yüzden şu olur bu olur'' gibi ahkam kesebiliyorsun...
Pozitif bilimler ise kesin...tek sonuç var...kısıtlanmışsın ama bulduğun sonucun doğru olduğunu biliyorsun...Seçim sizin

Bu arada long run ne kadar long? short ta ne kadar short?
Short Run vs. Long Run In Summary
Short Run: Some inputs variable, some fixed. New firms do not enter the industry, and existing firms do not exit.
Long Run: All inputs variable, firms can enter and exit the market place.


İktisat 3. sınıf olup da hala bunu bilmeyenler olduğunu tahmin ediyorum ;)

Blogda bunun gibi bazı kısımlar İngilizce oluyor...biraz tembellik, biraz mükemmeliyetçilik biraz da 8 yılın verdiği alışkanlık...İngilizce bilmeyenler kusura kalmasın..beğenmeyen de okumasın

dogfight day

Yazar benim düşüncemi çalmış gibi geldi :) arkadaşlarımdan biri ispiyon etmiş, bildirmiş hırkız :)
ben 1 Haziranı 'Dünya İt Dalaşı Günü' ilan ediyorum...hadi herkes uçaklara...uçağı olmayan fare deliğine....
''Sorunun çözümü kolay
Her iki ülkenin pozisyonu belli ve tescil edilmiştir. O zaman, her Allah'ın günü uçak kaldırıp malumu yeniden ilan etmenin ne yararı var?Bu inadın benzin, uçak, pilot zamanı, sinir aşınması ve iyi niyet olarak maliyeti hiç hesap edilmiyor mu?Bir uçağın her sortide sadece benzin masrafı 10.000 dolardır. Düşen uçakların her birinin maliyeti 40-50 milyon dolar arasındadır.Bu paraların daha verimli harcanacağı yer yok mu, arkadaşlar? Sorunun çözümü kolay. İki taraf otursun. Yılın bir gününü İt Dalaşı Günü ilan etsinler. Türk savaş uçakları o gün tartışmalı bölgelerde uçsun. Yunan uçakları onları karşılasın. Biraz cilveleşsinler. Herkes evine dönsün. Bu abesle iştigal sona ersin.''

Yazının tamamı burda..Yaşa MM abi..

28 Mayıs 2006

özlü

"Mutsuz kadın saçlarını değiştirir, mutsuz futbolcu da arabasını."
Futbolcu Ali Güneş, psikolojiyi çözmüş.

25 Mayıs 2006

bir CRM hikayesi

olay yakın arkadaşlarımdan birinin başından geçiyor...esas oğlanımız Ufuk...sahne 1:
Ufuk arkadaş nişanlıdır...nişanlısı ve ailesi Biga'da yaşamaktadır...Ufuk kardeş askerlik öncesi Biga'ya helalleşmeye gider. (Helalleşmek bahane...aşk şahane) Müstakbel kayınpeder çiftçidir ve New Holland marka yeni bir traktöre Törkiş liraları saymıştır. Amma velakin traktörde sorun vardır..Biga'daki satıcıya defalarca gidilir..O da durumu traktörün Türkiye distribütörü (bundan sonra kısaca dis. diye anılacaktır. (bu günlerde çok sözleşme düzenleyip okuyorum) (ayrıca parantez içinde bu kadar parantez olmaz konu dağılıyo)) Türk Traktör'e iletir. Tabi si-ar-em lafta kalmaktadır..Biz size çevremizde dönüp iki tur atıcaz gibi cevaplar vardır..Verilen cevap küçük bir parçanın değiştirilmesi gerektiğidir..ki yurtdışından gelmesi gerekmektedir...İşte esas oğlanımız mühendis olmasının getirdiği analitik düşünce sistemi ile olaya yaklaşır...hemen internetten en yakın fabrikanın İtalya'da olduğunu öğrenir..Bu arada İngiltere'deki abisinden şirketin o ülkedeki dis. i ile bağlantıya geçip parçayı temin etmesini ister..Abisi İngilterraa dis. den sadece parçayı ister durumu anlatmaya gerek duymaz...Gelin görün ki müşteri memnuniyetini gerçekten şiar edinmiş İngiliz dis. durumdan kıllanır...durumu İtalya'ya sorar...ortada yamuk bir durum olduğunu farkederler (çok ayrıntıya girmeyelim) Onlar da durumu o ana kadar fazla iplemeyen Ankara'yı uyarırlar...sonra ne mi olur...Traktör yenisi ile değiştirilir...
Sonuçlar:
1. CRM , müşteri memnuniyeti, kalite gibi kavramları sadece sakız olarak kullanmayıp uygulayalım.
2. Avrupa'yı , batıyı örnek alıyorsan tam al...Departmanlarına süslü isimler koymakla onlarla yarışamazsın (Zaten öyle de bir niyet yok..Onlar üretsin biz satalım)
3. Esas oğlan bu olay sayesinde karizmayı artırır. Tüm Biga'da tanınır hale gelir. Traktörü ile sorunu olan fellik fellik onu aramaktadır :)
4. Maalesef esas oğlan şimdi askerdir...Senin adına bol bol 'in the army now' dinlemekteyiz...Safranbolu'da görüşelim bi ara ;)

if...then...else

Bu şiirin bahsi en son üniversitede bir İstatistik dersinde geçmişti...Hocamız o iğrenç ! esprilerinden sonra bu şiirden bahsetmişti biraz...Seviye biranda nasıl bu kadar yükselebilmişti anlayamamıştım...ama hayat mucizelerle doludur :) O hocamızdan öğrendiğim birşey daha : blah blah blah sözünü ilk kez Bart Simpson söylemiş... ''moment generating function''ların arasında iyi gitmişti....Şiirin Türkçesi Bülent Ecevit'e aitmiş...Şiirde duygunun tam tercüme edilemeyeceğine inandığım için İngilizcesini sunuyorum (ne kadar kibarım -sunuyorum- breh breh)

If you can keep your head when all about you
Are losing theirs and blaming it on you,
If you can trust yourself when all men doubt you,
But make allowance for their doubting too;
If you can wait and not be tired by waiting
Or being lied about, don't deal in lies,
Or being hated, don't give way to hating
And yet don't look too good, nor talk too wise:

If you can dream-and not make dreams your master
If you can think-and not make thoughts your aim;
If you can meet with Triumph and Disaster
And treat these two imposters just the same
If you can bear to hear the truth you've spoken
Twisted by knaves to make a trap for fools.
Or watch the things you gave your life to, broken,
And stood and build'em up with worn -out tools:

If you can make one heap of all your winnings
And risk it on one turn of pitch-and-toss,
And lose and start again at your beginnings
And never breathe a word of your loss;
If you can force your heart and nerve and sinew
To serve your turn long after they are gone,
And so hold on when there's nothing in you
Except the will which says to them: "Hold on!"

If you can talk with crowds and keep your virtue
Or walk with Kings-nor lose the common touch,
If neither foes nor loving friends can hurt you
If all men count with you, but none too much:
If you can fill the unforgiven minute
With sixty seconds worth of distance run,
Yours is the Earth and everything in it,
And which is more you'll be a man, my son!

Rudyard Kipling

trendy

yeni oyuncağım google trends.. zaman zaman 'megalo mode: on' olan bir kişi ne yapar kendi ismini aratır..yaptım ve daha önceki tecrübelerimde de gördüğüm gibi tamer deyince Mısırlılar bir numero..yalnız bu isim sadece Mısır ve Fas'ta mı kullanılıyor diye merak ediyorum...diğer Arapça kullanılan ülkelerde yok mudur? Kıta sahanlığımız, sınırımız bu şekilde mi çizilmiştir¿ Bu kadar dar alanda yaşayamam it dalaşı yaparım ona göre..

Guugle trends cities, regions kısmını IP adreslerinden belirliyor ama bazı aramalarda Trabzon ve Diyarbakır gibi yerlerin öne çıkması inandırıcı gelmiyor..

08 Mayıs 2006

Güncel olamayan adam...

* 82'de İngiltere ile Arjantin .ıç kadar Falkland adaları için savaştı...Sonuç ne oldu? Hatırlayamadım...
* İlkokul yıllarında Hikmet Şimşek'in sunumuyla Zubin Mehta diye bir orkestra şefi çıkardı. Nerdedir acep? adamın isminin fonetiğine bakın...heyyt be..
...........
Elllerim büzüşene kadar suda kalmayı seviyorum :) Elleri büzüşesiceler...

01 Mayıs 2006

Keder Sana Yakışıyor
Ne kadar değişmişsin görmeyeli,
Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan,
Hüzün rengi almış saçlarının her teli
Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan,
Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli
Ne kadar değişmişsin ben görmeyeli

Böyle mahzun kederli değildin eskiden
Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi
Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan
Yapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi
Baygın kokusuna anılarla beraber giden
Böyle mahzun kederli değildin eskiden

Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar
Ağlamaktan mı karardı gözlerin
Bir zamanlar gözyaşını sevmezdin
Şimdi nerden yaşardı gözlerin
Hasta mısın, yorgun musun nen var
Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar


Arzular vardır bilirsin anlatılamaz
Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu
Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz
Keder sana yakışmıyor gül biraz
Arzular vardır bilirsin anlatılamaz.

Victor Hugo