16 Temmuz 2009

Farkındalık


'Farkındalık' önemli bir müessesedir...

05 Temmuz 2009

Otostopçunun Amsterdam Rehberi


Nisan ayında Amsterdam'daki 3 haftadan sonra bu hafta yine ordaydım. Artık içimize sindirdiğimize göre yazmanın zamanı geldi geçti bile..Adım adım gidelim :

İlk gidiş (Nisan)

* Vizem son gün onaylandığı için biraz duble Yusuf poziyonlarına girdim.
* Güzel şirketim bana Paris aktarmalı gidiş-dönüş bileti ayarladığı için kısa süre de olsa Paris'te bulundum ve tepeden de olsa Eyfel Kulesini gördüm.
* Tepeden şehirlere baktığınızda İstanbul'un karmaşıklığını ve Amsterdam'ın milimetrik planlamasını çok rahat görebiliyorsunuz.
* Hollanda'da ulaşım oldukça kolay. Ama daha ilk gün shuttle'a binip hotele giderken trafiğe takılmam ilginç bir tecrübe oldu. Daha sonraki günlerde bir daha yaşamadım bunu. Herhalde İstanbul'dan buraya hoşgeldin partisiydi bu benim için...
* Tramvay, metro çok yaygın, daha az olarak otobüs ve taksi var. Yalnız ulaşımda kullanılan şu strippenkaart sistemini iyi oturtamamışlar. Zone (Alan) sistemi var. Zone sayısından bir fazla damgalatmanız gerekiyor. Öğrenene kadar her sefer
sormak gerekiyor. Belirsiz zamanlarda polisler tram'e binip kontrol yapıyorlar. İlk hafta yanlış kullandığımı gören polis, sistemi anlattı ben de ona akbil sistemini anlattım :) Cezadan da yırttık...
* Her taraf bisiklet dolu...Deli gibi..Bisikleti seven ben bile artık bisiklet görmek istemiyorum. Nokta. Günün her saati her tür kıyafette hatta 2-3 kişilik bisikletler görmek mümkün. Kravatlı beyler, süslü hanımlar işlerine her sabah bisikletle gidiyorlar. Bunun İstanbul'da olduğunu hayal bile edemiyorum :)
* Dam Square ve çevresi dışında akşam 8'den sonra insan görmek pek mümkün değil. İşte İstanbul'un en güzel tarafı...
* Şirkette aynı işi yapan Polonyalı, Singapurlu ve Rus arkadaşlarla haftaiçi ve haftasonu keşif gezilerine çıktık. Hatta işi abartıp nisan ayında plaja gidelim deyince trene atlayıp 40 dakikalık yolculukla Zandvoort ann Zee'ye gittik. Donup geldik :) Yukardaki resim orada çekildi. Tema: Uluslararası mafya ..
* Yine aynı ekibe İngiltere'den 2 takviyeyle (biri Türk idi) Keukenhof denilen cennete gittik. Adamlar lale bahçesinden bir cennet ortaya çıkarmışlar. Oraya da gidiş 1 saati geçiyor. Yılın 3 ayı açık olduğu için oldukça şanslıydık.
* Singapurlu (aslen Çinli) arkadaş sayesinde bol bol Çin yemeği yedik. Bunun dışında devamlı kendi kültürlerimizi birbirimize anlattık. Benim çok şey anlatmama gerek kalmadı zira Polonyalı ve Rus daha önce birkaç defa Türkiye'ye gelmişler.
* Restoranlar konusunda bir tuhaflık var: İtalyan restoranını Mısırlılar, Arjantin restoranını Hintliler ve Türk restoranını Araplar işletiyor. Türkler tarafından işletilen bir Türk restoranını şirketimin çaprazında son hafta bulabildim :)
* Sokakta mütemadiyen Türkler ile karşılaşmak mümkün 3 haftada toplamda 4-5 Türk ile tanıştım. Bir Türk grup ile daha ilk gece Dam Square'de karşılaşmam ilginçti. 35-50 yaşları civarında KOBİ sahipleri AB tarafından fonlanan bir geziyle ordalarmış.
* Amsterdam çoğunuzun malumu birkaç konuyla meşhur: Daha ilk günden cafe'lerin önünden geçerken değişik kokulara maruz kalıyorsunuz. Yine bu cafe'lerde gram bazlı ot'lar satılmakta. Amsterdam = Serbestlik
* Genel olarak çalışma şartları rahat..Bizim şirkette 4 gün çalışan birkaç kişi vardı. Burdaki gibi müdürlerin höött muhabbeti de yok. Hatta benim müdür bir cuma günü iş çıkışı şirketin arkasına bağlı botuyla 13 kişilik gruba şahane bir kanal gezisi ziyafeti çekti. Yaklaşık 2 saat eğlenceli bir gezi oldu. Bu arada aniden bastıran yağmur yüzünden bir köprünün altına demirleyip 15 dakika yağmuru seyrettik...Burda nasıl herkes araba alıyorsa orda herkes bisiklet, sonra da bot alıyor. Venedik'i henüz görmedim ama Amsterdam ile kanallar konusunda yarışamaz diye tahmin ediyorum.
* Amsterdam'ın çeşme suyu içilebilir durumda hatta Avrupa'daki en iyi çeşme suyu dediler. Ama bende şişkinlik yaptığı için elimde su şişesiyle dolaştım bir süre...Dam Square'de küçük şişe suya 2€ verirken içim acıdı. 3 hafta uzun süre olduğu için kendime yerel bir simkart aldım (Lebara).
* Bunların dışında Vondelpark, Nemo ve ismi gereksiz fakat çok ilginç! yerleri de bol bol gezdik :)

İkinci gidiş (Temmuz) :

* Gidiş dönüş KLM ile oldu. Yalnız KLM'in durumu galiba gerçekten kötü. Hosteslerden biri en az 65 diğeri 50 yaşlarındaydı. Arasıra gözüm yaşlı olanın üzerindeydi ki bir aksilik durumunda hemen yardımına koşabileyim. Ne bileyim kadıncağız kalp krizi geçirebilir...
* Sözde KLM ile Air France aynı grubun şirketi. İlk uçuşum Air France ileydi. Hizmette bence büyük fark var aralarında. Özellikle ikramlarda. Air France tepsiyle mükellef ikramları bir kerede sunarken. KLM 2-3 partide çocuklara dağıtır gibi sandviç , kek ve içecek dağıttı. Bi .oka benzemedi...
* Bu gidiş tamamen yoğun bir programdı dolayısı ile fazla gezme imkanım olmadı. Tüm gün eğitimden sonra StrandZuid denilen yerde akşam yemeği organizasyonu vardı. StrandZuid'in yanında plaj ibaresi olunca süper olacak dedim. Gidince yapay küçük
ve kirli bir gölün kenarında yayılmış kumlar görünce şaşırdım ve güldüm. Hey gidi kumu ve güneşi bol Türkiyem...Sonra da adamlara acıdım :) Birkaç yüz kilo kumun üzerinde mayolarını bikinilerini çekmiş güneşleniyorlar!
* Eğitimler Olimpik stadın salonlarında oldu. Aralarda stadda koşuşturan herifleri seyrettik. NLP eğitiminde 'Sizi daha özgür yapacağım' diyen amca eğlenceliydi :) Artık kuşlar gibiyim..ahaha
* Kaldığım hotel konsept bir hoteldi. Evet çok farklı ama bazı eksikleri de yok değil..Check-in check-out'u teknolojik cihazlarla kendiniz yapıyorsunuz. Televizyon, ışıklar , jaluziler tek kumanda cihazı ile kontrol ediliyor. Çeşitli temalar var: Aşk temasını seçtiğinizde ışıklar kırmızı oluyor ve ilgili kanal açılıyor TV'de..Bu arada silindirik banyo tamamen şeffaf.. Resimler burda
* Yunanlı meslektaşım ile baklava,cacık muhabbeti yaptık. Gayet barışçıl bir sonuç elde ettik :)
* Dönüş uçağında 3-4 yabancı dışında herkes Türk'tü ve çok sayıda çocuk vardı. Kendimi 80'lerin şehirlarası otobüslerinde hissettim. Bir tek sigara içilmiyordu. Tam Törkiş'ti. Gecenin 1'i olmasına rağmen uykuma engel olan herkese güzel!
dileklerimi iletirim.
* Bunu yiyin: Stroopwafel. İstanbul'dan giderken bu konuda sipariş almıştım. Gerçekten güzel bişi...

Şimdi Türkiye'deki tatili planlama zamanı...Var mı Ege kıyılarında dolaşmak isteyen?

08 Haziran 2009

Melihat Gülses & İncesaz



Bazı şarkılar vardır, sadece müziğini seversiniz, bazılarının sadece sözlerini...Bu şarkıyı hem bestesiyle hem güftesiyle hem de yorumuyla sevdim...İncesaz da eski favorilerimdendir...

14 Nisan 2009

Amsterda....

21 Mart 2009

Karakalem Resimler



Duruyorsun. Hiç kıpırdamadan, neredeyse soluk almaktan korkarak. Zamana karşı bir başkaldırı mı bu sessiz bekleyiş? Zaman böylesine hızlı akıp giderken, yaşanılan herşeyi acımasızca tüketirken, kısacık molaların neyi kurtaracağını umuyorsun?

Yine de duruyorsun. Orada yıkılmak üzere olan ahşap evin önünde. Unutmamak için direndiğin silik resimler, belki de hiçbir zaman varolmamış, yalnızca imgeleminde oluşturduğun görüntüler...

Evden gelen sesleri duymaya çalışıyorsun. Evlerin iç sesleri, dışarıdan duyulmaz oysa, bunu çok iyi biliyorsun artık. Yalnızca bir uğultudur sana yansıyan, her ev için kendine özgü. Uğultuları sözcüklerin sesine dönüştürmek umuduyla bekliyorsun.

Ayşe Sarısayın
Karakalem Resimler

13 Şubat 2009

Bir hayat kuralı

Hiç bir şey için "BENİMDİR" deme. Sadece de ki; "YANIMDADIR"

Çünkü ne altın,
Ne toprak,
Ne sevgili ,
Ne hayat,
Ne ölüm,
Ne huzur,
Ne de keder...
Daima seninle kalmaz.

H.Lawrence

29 Ocak 2009

Korsan Üniversiteler


Hayır bu üniversiteler korsan yetiştirmiyor :) YÖK, bu güruhu tanımadığı için böyle adlandırılıyorlar. Sonuçta 2 milyona yakın insan her yıl birkaç saatlik sınavlarla kısıtlı kontenjanlara girmeye çalışıyor. Bu uğurda dersanelere, özel hocalara çuvalla TL'ler dökülüyor. Herkesin üniversite okuması zaten imkansız ve de gereksiz. Ama sınavı geçemeyip kafayı buna takanlar büyük bir talep oluşturuyor. Bu talebe cevap verecek yatırımcılar da hemen devreye giriyor. Olay bu noktada eğitimden ticarete kayıyor. Kampüsü olmayan,imkanları kısıtlı üniversitecikler türüyor böylece. Eğitim kalitelerini bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum. Sadece diploma almak amacıyla bu okullara gidenler amaçlarına elbette ulaşıyorlar. Ama amaç iş bulmaksa sorun büyük gibi. Zira kaliteli okulları bitiren kalifiye insanlar bile iş bulmakta zorlanıyorlar bu devirde.
İşte korsan üniversiteler:
Newport University
Alfred University

Girişimci ruhum diyor ki şu kriz devrinde Harward diye çakma! bir isimle İstanbul'da bir üniversite aç. Sonra çık sokağa öğrenci topla. Eminim ki en az birkaç yüz öğrenci toplarım :) Gel vatandaş bir diploma alana diğeri bedava. İktisat'a kaydol Antropoloji'de bedava oku...

27 Ocak 2009

Pamuk şekeri

Küçüklüğümüzün önemli hatıralarındandır pamuk şekeri..Mahalleye pamuk şekerci geldiğinde etrafını sarar havadan! şeker yapmasını izlerdik...Sonrasında özellikle sevdiğimiz insanları benzetmede kullandık pamuk şekerini(Teşbihte hata olmaz)
Aşağıda evde nasıl pamuk şekeri makinası yapabileceğimizi anlatan bir video var. Afiyetle......


Cotton Candy Machine

İnternette rastladığım bir şiiri de paylaşmak lazım:

Zorla savaşa gönderilen asker,
Attığı bombaların üstünü
Pembe pembe pamuk şekerleriyle kaplıyordu;
Düştüğünde, acıtmasın diye çocukların yüreklerini.
Hatice Kuzu