1 ve 0 aslında çok uzaktır birbirine...
İnsanoğlu yakınlaştırır onları
Bakın 'siz cetvelde bile yanyanasınız' diye ...
06 Eylül 2006
Mor inek vs. Kırmızı Penguen

Penguenleri severim, gülerim, hep resmi giyinmelerini takdir ederim -frag-. Tüm bunlarda Selçuk Erdem'in payı yadsınamaz.
1 yıl boyunca ülkenin önde gelen şirketlerine kişisel gelişim eğitimleri veren bir şirkette çalıştım (Tüm şirketler sektörün ve ülkenin önde gelen şirketleridir ilanlarda. Sözlerimde bu tür bir sallama yoktur). Dolayısı ile bol bol 'guru'lar, kitaplar, teknikler ile meşguliyetim oldu. Seth Godin'in ünlü Mor İnek'ini hem imrendim hem kıskandım. Mükremin Çıtır ağzıyla 'şerefisizm ben bunu daha önce düşünmüştüm'. Adamın dediği ineğinizi mor'a boyayın - Milka ile anlaşması var sanırım-. Yani ürününüzü farklılaştırın, pozisyonlandırmasını ayrı yapın. Zaten bu kadar geyiği artık lisedekiler bile biliyor. Adam herkesin bildiği bir kavramı sistematik hale getirip allayıp pullayıp sundu. Al sana guru.
Bölüm 2 (Return of the Penguin): Bu bir manifestodur. Mor İnek'e karşı Kırmızı Penguen'i çıkarıyorum. Olay yine aynı: Pazarlama. Hem penguenler ineklerden daha komik ve ilgi çekici hayvanlar. Penguenleri kullanarak olayı tabana indiricem. Maksat halk yararlansın çocuklar birşeyler öğrensin. İş dünyasındaki babaların dışında da halkın buna ihtiyacı var. Bir süre sonra da Sharma'nın ipliğini pazara çıkarıcam. Du bakalım...Yalnız önce benim bi Ferrari alıp sonra modifiye ettirmem ve Cadde'de gezip merakımı aldıktan sonra onu satmam ve Doğu Anadolu'da bir yerlere gidip kovuklara girip iç dünyama dönmem lazım (Tibet çok uzak uğraşamam oralarda). Birkaç yıl bekleyin beni....Seth Godin, Robin Sharma ve Tamer Beler...Bak bu olayda isim de önemli..İstesem bu kadar güzel adım soyadım olmazdı...Sağolun anacım, babacım..
Dipnot: Bu yazıda üstte resme istinaden ''yok aslında farkımız ama biz Osmanlı bankasıyız'' reklamını hatırlatacaktım. Yine konu dağıldı.......

bir adam vardı...canı sıkılan...tatile gitti...sıkıntı bitti...
Cuma günü Ege'nin serin sularında kulaç atıp haftasonu dönüşte İstanbul'da yağmurlu hava ile karşılanmak hiç hoşuma gitmedi. İlgili makama duyurulur..
Tatil: basit, rahatlama, eskihisar, susurluk ayranı, ayvalık, altınova, sarımsaklı, şeytan sofrası, bol su, serinlik, iş yok, malak gibi yat, kulaç at, deniz anası varmış salla gitsin, midilli .ıçımızın dibi, ayvalık tostu, cunda'ya uzaktan bakış, gün batımında sakızlı dondurma, yazlıkçılar, asil, havvv, ispenç tavuğu ve yumurtası
abi şezlongu kiralıyon mu? Yok uzandım plastiğin kalitesine bakıcam
24 Ağustos 2006
yanıyor..
Ormanlarımız her yaz olduğundan daha çok yanıyor...Onlarca yılda oluşanlar birkaç saatte gidiyor...acı..İzmir'in Selçuk ilçesine 1996'da gidip 1 ay kalmıştım...Oldukça eğlenceli geçmişti. Sık sık çevredeki hoş yerleri gezdik. Bir gün de 3 arkadaş otostopla Meryem Ana evine gitmiştik. Selçuk'tan yukarı çıkana kadar her yer yemyeşildi. Şimdi onların bitmiş&gitmiş olması çok üzücü...
Efes, Meryem Ana, Yedi Uyuyanlar biraz zorlayarak Kuşadası...Selçuk güzel yer vesselam...Eğlence yüzünden o yıl tekrar girdiğim ÖYS sonuçlarının açıklanacağı tarihi bile unutmuştum. Sabah kahvaltı ederken sınav sonuçlarının açıklandığını TV'den öğrenip doğru gazeteciye gitmek de ilginç olmuştu. Evet Boğaziçi'ni kazandığım haberini Selçuk'ta böyle lakayt! bir biçimde öğrenmiştim :)
Efes, Meryem Ana, Yedi Uyuyanlar biraz zorlayarak Kuşadası...Selçuk güzel yer vesselam...Eğlence yüzünden o yıl tekrar girdiğim ÖYS sonuçlarının açıklanacağı tarihi bile unutmuştum. Sabah kahvaltı ederken sınav sonuçlarının açıklandığını TV'den öğrenip doğru gazeteciye gitmek de ilginç olmuştu. Evet Boğaziçi'ni kazandığım haberini Selçuk'ta böyle lakayt! bir biçimde öğrenmiştim :)
18 Ağustos 2006
yerse..
Bir süre önce şirketten Genel Koordinatörümüz ile birlikte Mecidiyeköy'de bir şirkete bir projemiz konusunda ziyarete gidilir. Araç için yer bulmak oldukça zordur. Ali Sami Yen'in yanındaki büyük otopark ta pas geçilir. Acelemiz vardır. Tekel'in yan sokağında bir yer bulunur. Park edilir. Hemen değnekçimiz -otopark görevlisi demeye dilim varmıyor. Bildiğiniz sokak - peydahlanır.
Değnekçi: Abi peşin alıyoz. 10 YTL.
Biz: (J)Ohannesburg. Sokağı almıycaz kardeşim. 1 saat kalıp gidicez.
D: Abi maç günleri böyle.
Biz: İyi de biz maça gelmedik.
D: Ha öyleyse 5 verin yeter.
Olay 5 YTL'ye halledilir.
Tarife: Maça gelen öpülür: 10 YTL
Yerse- İtiraz edilmezse: 10 YTL
Yemezse: 5 YTL
Bre öküz değnekçi yaz sıcağında tebdil-i kıyafetli iki kişi ellerinde çantalar, resmi şekilde öğleden sonra 4'te maça mı gider.
Değnekçi: Abi peşin alıyoz. 10 YTL.
Biz: (J)Ohannesburg. Sokağı almıycaz kardeşim. 1 saat kalıp gidicez.
D: Abi maç günleri böyle.
Biz: İyi de biz maça gelmedik.
D: Ha öyleyse 5 verin yeter.
Olay 5 YTL'ye halledilir.
Tarife: Maça gelen öpülür: 10 YTL
Yerse- İtiraz edilmezse: 10 YTL
Yemezse: 5 YTL
Bre öküz değnekçi yaz sıcağında tebdil-i kıyafetli iki kişi ellerinde çantalar, resmi şekilde öğleden sonra 4'te maça mı gider.
15 Ağustos 2006
12 Ağustos 2006
Fraktal

Fraktallar ile tanışmam üniversitede oldu. İlk gördüğümde çok ilgimi çektiği söylenemez. Okul değiştirip Calculus dersini tekrar alınca gördüm ki ders kitabının kapağında güzel desenli koskoca bir fraktal..İşte o zaman araştırmaya başladım...
Önce tanımını verelim:
..."öyle bir cisim olsun ki hangi noktasını alırsak alalım büyütüp baktığımızda yine başlangıçtaki şekille karşılaşalım ve bu işleme ne kadar devam edersek edelim aynı olay tekrarlansın. işte fractal, yani kendine benzerlik kavramının tanımı bu"...matematiğin aydınlık dünyası Sinan Sertöz
........
Yani büyüt büyüt aynı şeyi elde ediyorsun çok ilginç...Ama görsel güzelliklerinin yanısıra beni etkileyen asıl olay herbirinin bir kompleks matematiksel fonksiyonun yansıması olmasıydı...
Bilim + görsellik : Bir insan daha ne ister ki :) (Mükemmel kadın gibi :)
Farkları şu: Fraktallar var , mükemmel kadın ütopya
Üç dört yıl önce bulduğum bir programa gerekli parametreleri verdiğinizde ortaya çok güzel fraktallar çıkarıyordu.. Burda bol miktarda örnek var
Yüzyılın gerzekliği

Nette gezinirken yandaki fotoya rastladım. Hemen 2 gün önce olan, gazetelerin 'yüzyılın gerzekliği' diye duyurdukları metroya sondaj çalışması aklıma geldi. Amcaları metro durdurmasaydı sanırım mağmaya kadar yolları vardı.
Metro demişken bu konudaki şikayetimi de ileteyim. Bir çeşit sikayetvar.com hesabı...
İşe gidip gelirken metroyu kullanıyorum. Trafik yok dert yok (sayılır).
Bir: Son günlerde sinyalimiz kapalı diye anons edilip zırt diye yolun ortasında duruyoruz herkes birbirine aptal aptal bakıyor. Bu git gel planlamasını yapamıyorsanız laf yok size...
Ki: Metroda çoğu zaman eyır kondişın çalışıyor. Serin serin gidiyoruz güzel...ama şunun hesabını yapın kardeşim: İçerisi buz gibi, bu adam dışardan 30 derece sıcaklıktan içeri giriyor. Sonra benim gibi al şifayı. Her gün aynı olay. Yaz ortasında öksürüp duruyorum..Doktor masrafımı ödemen lazım ey İstanbul Ulaşım AŞ
24 Temmuz 2006
20 Temmuz 2006
80s
80'lerde bir Michael Jackson, bir Madonna bir de Mory Kante vardı...(diğerlerini saymaya kalkmayalım şimdi.) Mory Kante'nin Yeke yeke'si karşıma çıkınca eski günlere döndüm...Çeşidin az olduğu o ortamda daha mı mutluyduk acaba? Yoksa Schopenhauer haklı mı ¿
19 Temmuz 2006
özü sözü 1
"tum sinirlamalar kisiyi mutlu kilar. gorme, etki ve temas alanimiz ne denli dar ise o denli mutlu oluruz; ne denli genis ise o denli siklikta kendimizi azap icinde ya da urkutulmus duyumsariz. cunku bu alanla birlikte kaygilar, istekler, urkunc seyler de cogalir ve büyür..." - schopenhauer
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)